Hepimizin Klinik Başarı Anahtarı Ortak; 'Doğru Soruyu Sormak'.
Uzun yıllardır sahada kronik ağrılı ve ortopedik sorunları olan bireylerde çalışıyor olmanın verdiği en önemli tecrübe elbette zamanla ne arayacağını iyi anlamak. İlk zamanlarımı hatırlıyorum da, en ufak bir sorunu bile büyütecek kadar deneyimsiz olduğumun farkındaydım ama kendime itiraf edemediğim asıl sorun ne aradığımı bilmiyor olmaktı.
Ne aradığını bilmeyen her şeyi bulabilir. Gerçek sebep hariç elbette. Ne aradığımızı bilmeden baktığımız zamanlarda derin bir hata arayışı içerisindeydik. Ağrıyı kendi başına değerlendirmeyi bilmeyen, farklı türlerdeki ağrı mekanizmalarından habersiz olan her sağlık profesyoneli gibi kişinin bedeninde bulduğumuz her türlü aksaklığı öne sürerek ağrısını ya da fonksiyon kaybını açıklamaya çalışmaktan öteye geçemiyorduk. Bazen bir düz taban, bazen farklı bir duruş, bazen de bir fonksiyon varyasyonunu görebilmeyi büyük bir beceri sanmanın yanında kişiye bunu anlatırken onu korkuttuğumuzun farkına bile varmadan bedenindeki hataları ardı ardına sıralıyor ve daha kötüsü, bunların tamamı için çözüm önerileri dahi sunamıyorduk. //Şimdi o zamanları düşününce öyle zavallı hissediyorum ki.. Oysa o zamanlar kendimi tam bir uzman sanıyordum. İronik ama aslında hepimizde işler böyle yürüyor. Eğer bir şeylerin eksik olduğunu fark ediyorsanız harika, çünkü kendinize dürüst olduğunuza göre ilerlemek için hazırsınız.//
Pekala karşımızdaki kişinin semptomlarını anlamak için ne yapmalıyız?
Her şeyden önce doğru soruyu sormayı öğrenmemiz gerekir. Biz Enpac Terapistler hata bulma uzmanları değiliz. Bedeni ve var oluşu yargılamaz aksine tamamen anlamaya çalışırız. Öznel yani bireysel varyasyonların farkına varır ve bunları tamir edilmesi gereken bozukluklar olarak görmeyiz. İşleyişin homeostatik sistemler tarafından kontrol edildiğini biliriz. Bizim için doğru soru 'Homeostazın neden yeniden sağlanamadığını' anlamakta yatar. Normal koşullarda bedende her aksaklık ilgili sistemler tarafından denetlenir. denetimde bulunan sorunlara yönelik önlemler de bedenin donanımında vardır. Bunun dışında dikkat kesilmemiz gereken başka bir konu daha vardır, beynin mükemmel yönetimi.
Bir kasın tonusu durduk yere artamaz. Kası ancak ilgili sinir kasabilir ve gevşetebilir. Bir arter kendi kendine vazodilatasyon yapamaz. Ancak ilgili sinirden emir geldiğinde genişleme işlevini görebilir. Bedendeki hiç bir doku sinir sisteminden komut almadan kendi kendine işlev göremez. Kendi sinir sistemine sahip olan kalp dahi, kendi sinirlerinden uyarı alarak çalışır. Yani özetle bir aksaklık varsa, o aksaklığın komutları da sinir sisteminden geliyor demektir. Bu durumda biz hipertonda bulduğumuz kasın duruma sebep olduğunu düşünmek yerine, doğru soruyu sorup büyük resmi bulmayı hedefleriz:
BEYİN BU KASI NEDEN HİPERTONA ALDI? Neyi korumaya ya da durdurmaya çalışıyor? Neden?
Sorunun cevabını bulmak içinse bilimsel bilgiyi klinik uygulamalara entegre eden bir sistem öğrenmek ve bu sistemi uygulama konusunda eğitim almak sonucu kesinleştirir. Bakış açımızı değiştirmeden bin tane bilgi edinsek de istediğimiz başarıya ulaşamayız. Doğru soruyu sormayı öğrendikten ve ihtiyacımız olan bilimsel bilgi ve uygulama prensiplerini tamamladıktan sonraysa gerçekten sorunu anlar ve elbette suçlu aramaktan ve gereksiz parçaları kurcalamaktan vazgeçip direkt sonuca gidebiliriz. Her zaman özendiğimiz ve olmak istediğimiz kendinden emin profesyonel duruşu kazanmak için neler yapmıyoruz ki? Ancak bin tane teknik eğitim de alsak, matematiği anlamak başka bir şey çünkü insanların ağrılarının çözümü ağrıya uygulayacağınız tekniklerde değil, ağrıya sebep olan mekanizmayı anlamakta yatıyor.
Son zamanlarda sosyal medya hesaplarımızda konseptimizin ağrı mekanizmalarından bahsediyoruz. Bir göz gezdirmeye ne dersiniz? Yenilenen içeriklerimizi ve internet sitemizi aralıklarla ziyaret etmenizi tavsiye ederiz.
Hepinize aydınlık günler diliyorum.
Sevgiyle ve sağlıkla kalın,
Uzm. Fzt. İlkay KOÇ
Comments