top of page

EYVAH MI YOKSA İMDAT MI? BELKİ DE MARŞ MARŞ!

Ne demişti Louis Gifford?

 

Kitabın yayın tarihi oldukça eski ancak sözlerinin geçerliği ne yazık ki dünya çapında değişmedi. Ne yazık ki diyorum, çünkü sözler sizin de tahmin edeceğiniz üzere biraz üzücü. Klinisyenler rahatsız, çünkü sistemler işlevsiz. Ülkemizdeki durumun değişeceğini oldukça iyi biliyorum ancak sürecin işleyişi ve sonucu konusunda emin olmamakla birlikte bu süreçte yıpranan çok sayıda meslektaşım olduğunun da farkındayım. Gerekli yasal düzenlemeler çağı yakalayan gelişmeler haline gelmediği sürece hem mutsuz fizyoterapist sayısı artıyor, hem de mesleğin gelişiminin önündeki engeller büyüyor.

 

Bu süreçte bir şey çok önemli ve olmazsa olmaz. O da kararlılık. Her zor durumun ya da sıkışmışlığın çözümü aslında o an yapılan stratejik hamlelere bağlıdır. Hepimiz hayatımızda birden çok kez zor durumlarla yüzleşmişizdir. Bu zor durumlardan dahi karlı çıkmayı başaran insanların bunu nasıl yaptıklarını inceledik mi peki?

 

-       Asla bu durumun enerjisinin altında ezilmiş hissetmiyor ve eninde sonunda bunun geçeceğini biliyorlar.

-       Bu durumu iyi analiz etmeye çalışıyor ve duruma sebep olan haliyle çözüm olacak her detayı görmeye ve anlamaya çabalıyorlar.

-       Asla panik psikolojisine girmiyor, yavaş yavaş acele ediyorlar. (Bu felsefeye bayılıyorum, incelemek isteyen varsa şu kelimeyle araştırsın: ‘Festina Lente’.

-       Sonuç almak için gereken tüm yardımı alıyor, koşulları zorluyor ve hedefe ulaşmadan durmuyorlar.

 

İyi haberlerim var, mesleğimizde böyle öncüleri sıkça görüyoruz. Elbette sadece kendi rahatını düşünen kişiler de zamanında ‘öncü’ vasfıyla kendini ortaya atmaya kalktı ancak boşverin çünkü onların ışığı kolay söner. Ben bu konuda öncülük etme çabasında asla olmadım ancak bu konuda aksiyon alan arkadaşlarımın destekçisiyim, oldum ve olacağım. Yapmaya çalıştığım şey size pozitif, işe yarar ve enerjimizi doğruya kullanacağımız yolu göstermeye gayret etmek.

 

Serbest çalışma yönetmeliğinin çıkması son derece önemli, sevgili meslektaşlarım. Mesleğimizin ticari boyutunun büyümesi, oda haline gelmemiz ve yasal düzenlemelerin bizim ve danışanlarımızın haklarını koruyarak bizi ilerletmesi oldukça önemli. Bu hem bir sisteme sahip olmak demek hem de bu sistem dahilinde denetime tabi olarak haklarımızın netleşmesi demek. Bu konuda elinden gelen her güzel çabayı gösteren değerli meslektaşım ve arkadaşım Kenan Zafer AKSUNGUR’ a bir teşekkür etmek isterim. Her zaman umutla, doğru yöntemlerle, gençleri destekleyerek ve onlara pozitif doğrultular göstererek mesleğimiz için doğru hamleleri yapmaya gayret ediyor. Asla negatif düşünmüyor ve bunca işin gücün arasında negatif düşünenlerle savaşacak gücü bile buluyor. Elbette elimden gelen desteği sağladım ve sağlarım. Bu tür hareketler bize büyük katkılar sağlıyor. Birlik olmayı, farklarımızı unutmayı, hepimize fayda sağlayacak işler üzerinde hep birlikte daha güçlü çalışmayı öğretiyor ve bunun yanında felaket senaryolarından ve bu senaryoları dinlemenin dahi üzerimizde oluşturacağı negatif etkilerden bizi koruyor. Kendisi gibi çalışan, olgunlukla mesleğe katkı sağlamak için çabalayan tüm meslektaşlarıma da büyük bir teşekkür etmek isterim.

 

İhtiyacımız olan şey negatifi bilmemek değil. Elbette bilmeliyiz ancak ona dahil olmamak oldukça önemli. Bu durumda felaket olayların konuşulduğu ortamlarda bulunduğunuzda aklınıza ilk getirmeniz gereken şey bunun şu an burada olmadığı ve sizin başınıza gelmediği. Ayrıca eğer varsa gerçekten zor durumda kalan bir meslektaşınız ki elbette var, ona destek olmak için yapılacaklar işe yarar. ‘Ah, vah, tüh’ değil. Başa gelenlerden sonra neler yapılacağını düşünmek işe yarar. Şimdi bırakın şu felaketi büyütücü dedikoduyu yayıcı karakterleri, yaslanın arkanıza gerçekten ne yapmamız gerektiğinden bahsedelim.

 

Zamanında hepimiz bazı meslek içi küslüklere, karmaşalara şahit olduk. Ben de içerisinde bulundum bazılarının. Hoşlanmadım, bu enerjinin bana iyi gelmediğini düşündüm ve kenarda kalmayı seçtim. Bilimsel açıdan ilerlemek ve mesleğe bu yönden katkı vermek daha doğru geldi. Meslektaşlarıma gerçekten eğitim ve öğrenim adına dokunmak için içerik üretimi ve platform oluşturma işlerine yoğunluk vermem gerektiğini düşündüm. Ancak ben çekildim diye savaş bitmedi elbette. Devam ediyor. Siz hiç savaşa giderken birbirini vuran ordunun kazandığını gördünüz mü? Olmaz. İşte bu önderliği almış bir meslek derneğimiz var. Evet eleştirilebilecek çok sayıda konu var ancak bir çatı altında toplanmadan savaşa giremeyiz. Savaştan kastım yıpranmak değil. Savaştan kastım kazanmak. Bir olmazsak yıpranır, bir olursak kazanırız. Bu kazanımları gerçekleştirmek için onlarca görüşme sağlayan, yasal düzenlemeler konusunda danışmanlık alan ve bürokrasiyi diri tutan meslektaşlarımızın da zaman içerisinde derneğimiz çatısı altında toplandıklarını görüyoruz. Demek ki bu işi yapmaya artık gerçekten niyetliyiz. Peki gençlere ne düşüyor?

 

Öncelikle mesleğimizi mesleki sınırlarımızı başkalarının ihlal etmesine izin vermeyecek ve kendimiz de ihlal etmeyecek güçlü ve sağlam bir bilgi dağarcığı edinmeli ve bu dağarcığı kullanacak platformlar oluşturup iletişim becerimizi ve kendimizi temsil yeteneğimizi ilerletmeliyiz. İyi haber, bu devirde bunun için gerekli tüm araçlar cebimizde. İnsanlara mesleğimizin değerini anlatmak için önce biz anlamalıyız. Değerini anlamak içinse çevremizde bu değeri taşıyan ve büyüten örneklere yüzümüzü çevirmeliyiz. Diğer safsataları ise kimin safsata yaptığını ve sebebini anlayacak kadar ilgi alanımızda tutmalıyız.

 

Elbette hepimiz mutlaka Türkiye Fizyoterapistler Derneği’ ne üyelik yapmalıyız. Derneğin çalışmalarını takip etmeli ve gereken desteği sağlamalıyız. Çalışmaların yönlendirilmesi gerektiğinde fikrimizi beyan etmeli ve olgun zeminlerde paylaşım yapan platformlara dahil olmalıyız. Sorumluluklarımızın yalnızca para kazanmak olmadığını ve daha iyi koşullarda bu mesleğin bize getirisinin hem huzur hem de para olarak daha fazla olacağını fark etmeliyiz. Bu da bir miktar ekstra enerjinin meslektaşlarımızla bu uğurda harcanmasını gerektirir. Merak etmeyin, bu efor size her açıdan iyi geri döner. Yani yaptığımız aksiyonların her zaman hedeflediğimiz dönüşleri olmaz ancak doğru niyetle yaptığımız her aksiyonun beklenmedik de olsa pozitif bir geri dönüşü mutlaka olur.

 

Gelelim yazının başlığına; Louis Gifford, Topical Issues in Pain kitabında bir bölümde Eppstein tarafından başlatılan ‘Outcomes Movement’ hareketinden ve bu hareketin beklenmedik mucize klinik başarısından bahsediyor. Kanıta dayalı çalışmaların klinik başarıyı ne denli artırıp sağlık harcamalarını bir anda azalttığı harika sistem Amerika’da 1990 yılında devrimleşmişken biz bu savaşı 2024 yılında halen sürdürüyoruz. Ama bir farkla, artık örneklerimiz ve çok daha cesur meslektaşlarımız var. Hedefimiz daha net ve adımlarımızın da kararlı olmaması için bir sebep yok. Haydi şu harika hareketi bir kez daha okuyun, linki aşağıya bırakıyorum.

 

ENPAC AİLESİ OLARAK BİZİM GÜZEL ENERJİMİZ BU YOLDA HEPİMİZE İLHAM OLSUN.

Sevgiler,





15 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page